BARIŞ ENGİN
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Gazetecilere yönelik baskılar basının özgür olmadığını gözler önüne seriyor.
Ülkemizde ve dünyada, gazeteciler çeşitli baskı araçlarıyla engelleniyor. Hükümetler ve çıkar odakları; ortaya çıkmasını istemediği kirli işlerinin görünür olmaması için gazeteleri ve gazetecileri reklam engellemeleri, cezaevi ve işten çıkarmalarla göz korkutmaya çalışıyor. Hatta bir çok defa ölüm de bu yöntemlere dahil oluyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayınladığı yıllık basın özgürlüğü raporunda, 180 ülkenin 73’ünde gazetecilik ciddi şekilde engellendiği tespit edilirken, 59 ülkede de hükümetlerin basın çalışanları üzerindeki baskıyı arttırdığı ifade edildi.
Türkiye listede Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkerin ardından 153. sırada yer aldı.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE TÜRKİYE
Basın özgürlüğü ihlallerini raporlaştıran CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Türkiye’de Nisan ayında 50 gazetecinin hakim karşısına çıktığını ifade ediyor. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) aracılığıyla Tele 1, KRT, Halk Tv gibi bağımsız yayın kuruluşlarına cezai yaptırımlarda bulunulurken, internet ortamında yayın yapan medya organlarına da erişim engelleme yaptırımları uygulanıyor. Sendika.org, Oda tv gibi bir çok internet medyası uzun bir süredir erişim engellemesiyle karşılaşıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki baskının artmasıyla birlikte ülkeyi terk edip, yurt dışından sözünü söylemeye çalışan gazeteci ve yazar sayısı da son yıllarda artış gösterdi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal ile birlikte çıkarılan kararnameler (KHK) Hayat Televizyonu, İMC Tv, Dicle Haber Ajansı (DİHA) gibi bir çok yayın kuruluşu da iktidar eliyle kapatıldı.
Türkiye Gazeteciler Sendikasının son verilerine göre de 43 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde bulunmaktadır. 1 Mayıs öncesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelgede de toplumsal olaylarda gazetecilerin görüntü ve ses kaydetmesi yasaklandı. Bu polis şiddetinin görünürlüğünü engellemek dışında bir amaç taşımamaktadır. Genelgeye neden olan “özel hayatın gizliliği” bahanesi de bir geçerlilik taşımamaktadır. Çünkü orada görev yapan memur, bir kamu personelidir. Dolayısıyla gazeteci bu durumu kayıt altına alabilme hakkına sahiptir.
Basın, kamusal düzende dördüncü kuvvet olarak ortaya çıkar. Demokrasilerde halk adına, hükümetleri ve çıkar odaklarını denetler ve hesap sorar. Bu bir kamusal görevdir. Fakat basın bu denetleme ve hesap sorma işlevini gerçekleştirirken iktidarlar ve çıkar grupları tarafından hoşnutsuzlukla karşılaşır. Bu durum da yeni bir mücadele alanını ortaya koyar. Demokratik bir düzen için, özgür bir basına ihtiyaç vardır. Özgür basın için de mücadeleye!
Bu koşullarda Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun.