BARIŞ ENGİN
Bu kareyi 2 Haziran 2013 günü Tünel’den Taksim Meydanına ulaşmaya çalışırken çekmiştim. İnanılmaz bir kalabalık, müthiş bir öfke ve muhteşem bir umut ile birlikte meydana varmış; oradan Gezi Parkı’na varmıştım. Kalabalık, öfke ve umut ile birlikte…
O gün bir tarih yazılıyordu. Yaşarken tanık oluyorduk ve her birimiz bu tarihe özne oluyorduk. Sloganlar, müzikler, şarkılar ve şiirler… Çoklu ve merkezi olmayan yapısıyla yepyeni bir şey söylüyordu. Herkesin orada olduğu ama kimsenin herkes olmadığı yeni bir şeydi Gezi… Kalabalık, öfke ve umut ile birlikte.
Hem cesur hem bilgece bir hareketti Gezi. Türkiye tarihindeki en geniş kapsamlı kendiliğinden hareketiydi. Siyasi partilerden en devrimci örgüte, medyasından polisine, belediyesinden yargısına, sendikasından iş dünyasına neredeyse tüm kurum – kuruluşları sallayan bir etki yarattı Gezi.
Artık bu ülkede olan ve olacak olan hiçbir şey, bizden, bağımsız olamayacaktı.
Tarihin akışını değiştirmiştik. Başarmıştık. Somut olarak Gezi’yi kurtarmıştık. Geri kalan her şey ise bir süreç olarak kazanmamıza yönelik bizim hanemize yazacaktı.
Öyle de oldu. Çok kırıldık, umutsuzluğa düştüğümüz çok an geldi çattı. Arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı Suruç’ta, Ankara Garı’nda aldılar bizden. Ama pes etmedik. Çünkü kazanmıştık. Kaybeden can alıyordu. Böylece kaybetmeyeceğini varsayıyordu.
Önce 7 Haziran 2015 tarihinde somut olarak ikinci yumruğu attık. Ardından 31 Mart ve 23 Haziran 2019 tarihlerinde üçüncü yumruğu indirdik suratının tam ortasına iktidarın! Şimdilerde tarih bizim lehimize akmaya devam ediyor.
2013 Haziranından bu yana…
Fotoğraftaki çocuklar ve ben, hepimiz büyüdük. Gezi de büyüdü. Esaslı bir yumruğu atmak için kocaman oldu!