RAMAZAN AYDIN
Ailesine destek sağlamak, geçim zorluğunu hafifletmek için hem çalışan hem de okuyan üniversite öğrencisi Ömer Çeliktaş, çalıştığı atölyede intihar etti.
Bıraktığı mektupta “yaşamayı beceremedim, annemi ve babamı hep mutlu edin, onlar da bizlerin daha iyi şartlarda büyümemizi isterdi. Özür dilerim, yoruldum” diye yazdı.
İntihar yalnızca intihar edenin değil, tüm insanlığın öldüğü andır aslında.
Neden son yıllarda artıyor intihar, neden?
Toplumda yaşanan ekonomik kriz, intiharı arttıran en önemli faktörlerdendir. Toplum ile tüm bağını ve aidiyetini de koparmak anlamına geliyor. Tüm topluma karşı aidiyetsizlik söz konusu. Kendisi o toplum ile ilgili tüm bağını koparmış oluyor.
Evet bir yandan ekonomik açmaz – çaresizlik, çıkış yolu bulamamak ve buna ek olarak akraba, sevgi, ulusal kimlik, din, aile gibi ne dersek diyelim, bunlara karşı da intihar eden kişi aidiyet hissetmiyor.
Ekonomik olarak kişinin ve toplumun yaşadığı kriz tüm ilişkileri belirler hala geliyor ve tüm aidiyet bağlarını koparıyor.
İntihar eden kişi kendi yaşamı üzerinde hiçbir gücü ve etkisi kalmadığını düşünüyor. Kendi içerisinde değersizlik hissi geliştiriyor, hiçbir konuda sözünün geçmediğini düşünüyor, kendinin yok ve yük olduğunu düşünüp silikleştiriyor.
İntihar etmeyi tek çıkış olarak görenler intiharı toplumsal kriz ve çöküş halindeyken içine düştüğü bireysel çaresizliğin çıkışı olarak görüyor. Buhranın ve mutsuzluğun sarmalı içerisinde yitip gidiyorlar.
Oysa yaşamayı seçmeliyiz. İnsanın temel içgüdüsüdür yaşamak. Ölmemek için verdiğimiz bunca çaba varken, ölüm boşluğuna kendimizi bırakmak kaçıştan başka bir şey değildir. Belki de kolayı seçmektir.